top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAlper Akpınar

Paranın Yolculuğu

Her birimizin parası var; kimimizin çok, kimimizin de hayali bir gün çok olması yönünde. Çok kez karşılaşmışsınızdır, “Şu kadar paranız olsa ne yapardınız?” tarzı sorularla. Herkesin farklı hayalleri var; kimisi ev, kimisi araba, kimi de benim gibi sınırsız tavuk hayaliyle yaşıyor. Peki bir de şunu düşünün, eğer para olmasaydı? Nereden türedi bu para? Bugün neden bir şey alıp satacağımız zaman bunun aracılığını yapan bir şeye ihtiyaç duyuyoruz? Parayla ilgili çok soru aklınızı kurcalayabilir. Bu yazıda da aklımızı kurcalayan bu sorulara makul cevaplar arayacağız.


Öncelikle paranın tanımını yapalım; para mal ve hizmetlerin değişimini sağlayan bir araçtır diyebiliriz. Bundan binlerce yıl önce, para olmadığı dönemlerde takas ekonomileri egemendi. Ancak sektörler üretim alanları genişledikçe, takas sistemi zorlanmaya başladı. Peki neden zorlandı? En basit açıklamasıyla, bir tekstilci olduğumuzu düşünelim. Deri ceket yapıyoruz, ancak başka ihtiyaçlarımızda var. Yiyecek, barınma vb. Gittiniz çiftçi komşunuza, ondan yiyecek bir şeyler alacaksınız. Ancak sizin imal ettiğiniz ürün, onun ürettiğinden çok daha değerli. Örneğin bugün bir deri ceketin fiyatı için 500 TL dersek, domates içinde 3 TL dediğimizde işin içinden çıkamayız. Eğer karşılığında 160 Kg domates almayı düşünmüyorsa, bu önemli bir sorun haline geliyor. Ticarette yaşanan bu ve bunun gibi onlarca sorun neticesinde, değerli madenler ticaret için bir aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Şimdi şu soruyu sorabilirsiniz; neden altın ve gümüş? Çünkü atalarımız değerli maden olarak onları kabul etmiş. Aslında halimize şükretmek gerekiyor, ağaçta nadir yetişiyor diye kauçukta seçilebilirdi. Bence altın gayet uygun.

Ticaret için bir aracı belirlendi ve altın ve gümüş madenleri değiş tokuş edilerek ticaret hayatının gelişimi hızlandı. Açıkça söylemek gerekirse paranın icadı, iktisadi hayatın gelişimi için çok önemli bir adımdı. Takas ekonomisi ile büyüyemeyen ekonomiler, paranın icadı sayesinde büyümeye başladı. Peki neden takas ekonomisinde büyüyemiyordu? Cevap aslında çok basit. Takas döneminde bireyler üretim kararlarını kendi ihtiyaçları kadar belirliyordu. Kısacası kendine yetecek kadar ürettikten sonra hayatını idame ettirebilecek şeyleri alabilmek için yeteri kadar daha üretiyor ve bırakıyordu. Ancak paranın gelmesiyle, insanlar daha çok ürettikleri zaman daha fazla para kazanabileceklerini ve daha refah içerisinde, rahat bir hayat sürebileceklerini keşfettiler. Böylece para kullanımı yerleşti ve bugünkü halini aldı. Bugün geldiğimiz nokta da para dediğimizde aklımıza en başta enflasyon, sonra vergiler, faizler gibi değişik şeyler geliyor. İşte şimdi paranın bugünkü halini alırken geçirdiği yolculuğu inceleyeceğiz.


Öncelikle paranın yolculuğu trampa ile başladı. Trampa, malın mal ile değiştiği takas ekonomisidir. Bu dönem de insanlar ihtiyaçlarını, birbirleri ile mallarını takas ederek karşılıyordu. Ancak bunun zorlukları neticesinde para icat edilmiştir. Para ile birlikte tek metal sistemi, çift metal sistemi, altın sikke ve altın külçe gibi farklı aşamalardan geçildi. Para arzının belli seviyelerde tutulması adına, bir dönem çift metal sistemi kullanılmıştır. Ancak çift metal sisteminde kötü para iyi parayı kovuyor ve yeniden tek metalin egemenliği ortaya çıkıyordu. Bu yüzden geliştirilen çift metal sistemi etkisiz kalıyordu.


Değerli madenlerin para olarak kullanılmasında bazı avantajlar vardı. Tabii ki bu avantajlar bizim için değil, parayı basma yetkisi olan kişiler içindi. Örneğin, ortaçağda derebeylik sisteminde lordların para basma yetkisi vardı. Lordun 100 kg altını varsa, bunu 10 gramlık birimlere bölerek 10 bin birim para elde edebilirlerdi. Ancak bunu yapmak yerine, altını başka metallerle karıştırarak 2 gram altın kullanıp, 50 bin birim para elde etme yoluna gidiyorlardı. Aradaki fark tam olarak beş kat, fark ettiniz değil mi? İşte bu para basma yetkisi olan kişilerin kazançlarıydı. Ancak burada ortaya çıkan başka bir sorun var. Şimdi piyasa da 10 gram saf altından oluşan paralar ve 2 gram altın içeren paralar var ve hepsi aynı değerde. Az önce iyi para olarak nitelendirdiğimiz para 10 gram olan, kötü para olarak değerlendirdiğimiz para ise 2 gram altın içeren paradır. Kötü para piyasada hakimiyeti ele geçirir ve iyi parayı bertaraf eder.


ALTIN SİKKE SİSTEMİ

Yukarıda bahsettiğimiz sistemsel aksaklıklar çift metal sisteminin 19. Yüzyıla gelindiğinde terk edilmesine sebep oldu. Bu dönem de liberal ekonominin temelleri atılmaya başlanmış ve dış ticaretin ülkenin faydasına olduğu görüşü gelişmiştir. Altın sikke sistemi ilk olarak İngiltere ve ABD’de uygulanmaya başlandı. Temeli, arz edilecek olan kağıt paranın elde bulunan altın sikkenin değeriyle ilişki içerisinde olmasına dayanır. (Buna nakit prensibi adı verilmektedir.) Sonrasında ticaret hacmine bağlı olarak kağıt paranın da arzının esnetilmesi düşüncesi ortaya çıkmıştır. Sonrasında ise paranın kontrolü merkez bankasının eline geçer. Paranın kontrolünün merkez bankasının eline geçmesi, birinci dünya savaşından çıkan Avrupa ülkelerini altın sikke sistemini terk etmeye zorlamıştır. Çünkü savaşın getirdiği ağır maliyetler karşısında hükümetler banknot hacmini arttırmış, buda eldeki banknotun altın sikkenin çok üzerinde değerlere ulaşmasına sebep olmuştur. Bu durumda merkez bankasına borçlarını ödeyemeyecek olan hükümetler, altın sikkeyi terk ederek paranın altın ile konvertibilesini kaldırarak kağıt para sistemini kullanmaya başlamıştır.


ALTIN KÜLÇE SİSTEMİ

Birinci dünya savaşının ardından altın sikke sisteminin terk edilmesiyle, altın sikke basımı durdurulmuş ve yerini banknota bırakmıştır. Piyasaya sürülen banknotlar ise, merkez bankasının altın rezervlerine sıkı bir şekilde bağlanmıştır. Bu sistemde, bireyler ellerindeki altının karşılığını merkez bankasından isteyebilmektedir. Ancak para karşılığında merkez bankasından altın külçe alamamaktadır. Merkez bankasının altın satışı yalnızca dış ticaret ile sınırlandırılmış, bunun dışında satışı yasaklanmıştır. Böylece piyasada dolanımda altın veya değerli madenler değil, onların temsil ettiği banknotlar yer almaya başlamıştır. Bundan sonra bir dönem için yeniden altın sikke sistemine dönülse de, uzun sürmemiş ve altın sikke dönemi tekrar terk edilmiştir. Altının ayakta duramamasının sebeplerinden birisi gelişmekte olan ülkelerin altın rezervlerinin azlığı karşısında ticaret mallarının değersizliği sebebiyle uluslararası ödemelerde sorunlar yaşanması ve ABD’nin ekonomik buhranın ardından sınırsız bir şekilde düşüncesizce dağıttığı kredileri kesmesidir.


SONUÇ


Sonuç olarak, günümüzde banknot sistemi yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Tabii ki bu paranın geldiği son nokta almayacak. Bugün birçok kripto para birimi kullanılmaya başlandı. Ayrıca bankacılık sisteminin de gelişmesiyle, para artık elektronik ortamdaki sıfırlardan ibaret hale geldi. Birçoğumuz kazandığımız parayı yalnızca birkaç saat görebiliyoruz, bankamatikten çektiğimiz para başka bir bankamatiğe borçlarımız için gidiyor. Zaman içerisinde banknotunda yerini başka, daha kolay ve çağa daha uygun kullanılabilen paralar alacaktır. Gördüğünüz gibi zaman içerisinde her şey ile birlikte, para da değişimini ve evrimini sürdürüyor. Değişmeyen tek şey değişimdir diyerek, yazıma son noktayı koyuyorum. Hepinize bol araştırmalı günler dilerim.


Kaynak: Para Teorisi ve Politikası, İbrahim Erol & Ece Demiray Erol, 2015

196 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page