top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAlper Akpınar

Para Politikası Hangi Yollarla Uygulanır?

Para politikasından ve bu politikaların amaçladığı hedeflerden bir önceki yazımda bahsetmiştim. Şimdi ise, para politikasının hangi araçlar kullanılarak uygulandığından bahsedeceğim. Öncelikle, para politikasının kısa vadeli araçlar ile uygulandığını ve hızlı bir şekilde değişim gösterme özelliğine sahip olduğunu söylemiştim. Hükümet tarafından hazırlanan maliye ve iktisat politikaları daha uzun vadeli sonuçlar almaya yönelikken, Merkez Bankasının para politikaları hızlı sonuçlar almayı hedefler. Şimdi size bu hızlı sonuçları almak için uygulanan politika araçlarını tek tek açıklayacağım. Böylece Merkez Bankasını daha yakından tanıyıp neler yaptığı hakkında daha fazla fikir sahibi olacağız.


1-AÇIK PİYASA İŞLEMLERİ

Açık piyasa işlemleri için, operasyonel bazda en etkili para politikası diyebiliriz. Merkez bankasının ekonomiye müdahale etmekte kullandığı bu araç, piyasadaki para arzını belirler. Şöyle ki, enflasyonist bir ortamda, piyasada para bolluğu vardır ve bireylerin tüketim eğilimleri yüksektir. Merkez Bankası, yüksek faizli tahvilleri piyasaya sürerek piyasadan likidite toplar ve bunu kendi bünyesinde saklar. Böylece tüketicilerin tüketime gidecek olan paraları, merkez bankasının elinde faiz alarak bekler. Merkez Bankası, aynı şekilde piyasadaki para arzı azaldığı zaman, piyasadan tahvil satın alarak para arzını arttırır. Açık piyasa işlemleri etkin bir şekilde kullanıldığında, enflasyonu kontrol altına alabilir. Ayrıca açık piyasa işlemlerince toparlanan para, merkez bankası tarafından kredi vermek amacıyla kullanılmaz. Bu geçici bir para arzı kontrolüdür ve Merkez Bankası ihtiyaç duyulduğu zaman hızlı bir şekilde buna başvurabilir.


Enflasyonist durumlarda piyasaya sürülen tahviller, ister istemez piyasada bir tahvil bolluğu meydana getirir. Bunun sonucunda ise tahvillerin fiyatı düşecek, faizleri artacaktır. Bunun tersi de, deflasyonist ortamda piyasaya para arz edildiğinde piyasadaki tahvil sayısının azalması ve tahvil fiyatlarının artarak faizlerin azalması durumudur. Görüldüğü gibi, açık piyasa işlemleri ile her iki durumda da ekonomiye müdahale etmek mümkündür.


2-REESKONT POLİTİKASI

Reeskont politikası, merkez bankalarının en eski kredi hacmi belirleme yöntemidir. Ancak zaman içerisinde yeni para politikası araçları geliştirildiği için, reeskont politikası da eski etkinliğini yitirmiştir. Gene de uygulaması devam eden politikalardan birisidir.

Merkez Bankası için kullanılan en yaygın tabir, bankaların bankası olduğudur. Çünkü kamu ve özel tüm bankaların, kaynak sağlayabileceği son merci merkez bankasıdır. Reeskont politikası şu şekilde işlemektedir; Bir bireyin ticari alacaklarından dolayı elinde 10.000 TL değerinde bir çek olduğunu düşünelim. Eğer bu kişi acil paraya sıkıştıysa, çeki tarihinden önce bankalara kırdırıp parasını alabilir. Bu durumda, banka örneğin %10’luk bir kesintiyle ödeme yapar. Bireyin eline 9.000 TL geçecektir. Bu durumda bankanın, o kişinin 10.000 TL değerindeki alacağını 9.000 TL’ye satın aldığını söyleyebiliriz. Bu noktadan sonra, aynı şekilde banka da acil likiditeye ihtiyaç duyarsa, Merkez Bankasına başvurarak bu çeki merkez bankasına kırdırabilir. Burada bankanın bu işten kazançlı çıkıp çıkmadığı önemlidir, örneğin Merkez Bankasının Reeskont Faiz oranı %5 ise, Banka bu çek karşılığında 9.500TL almış olacaktır. Bankanın bu alım satım işlemi ile, %5’lik bir kazanç sağladığını görürüz.


Eğer Reeskont Faiz Oranı düşük ise, bankalar bu işlemi sürekli olarak uygulayarak likidite elde edip kredi hacimlerini arttırabilirler. Bu yol ile, merkez bankasının para hacmini etkilediğini görüyoruz. Reeskont faiz oranlarını düşürerek bankaların kredi hacmini arttırarak para arzını arttırabilir, veya Reeskont faiz oranlarını yükselterek bankaların kredi hacimlerini etkileyerek para arzını azaltabilir. Reeskont faiz oranlarının artması faiz oranlarını da arttıracağı için, daraltıcı bir para politikası işlevi görecektir. Azalması ise, genişletici para politikasının uygulandığını gösterir.


3-SEÇİCİ KREDİ POLİTİKASI

Oldukça basit ve kısa bir para politikası. Verilecek olan kredilerin, önceden belirlenen sektörlere öncelik tanınarak verilmesini ifade eder. Ülkenin ekonomik büyümesi ve kalkınması için önceden belirlenen sektörlere öncelik tanınarak, verilecek olan krediler önem sırasına göre sektörler arasında paylaştırılır. Burada öncelik ülkenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirecek sektörlerdir.


4-YASAL KARŞILIK ORANI

Para arzını kontrol etmek ve riskleri azaltmak amacıyla, bankaların kredi olarak verebileceği fonların merkez bankası tarafından belirlenen belirli bir oranının bloke edilmesi zorunlu karşılıktır. Bankaların kredi kaynaklarının genellikle mevduatlar oluşturmaktadır. Örneğin, 1.000 TL paranızı bir bankaya yatırdığınızı varsayalım. Banka, bu paranın zorunlu karşılık oranını (%20) ayırarak, geri kalan kısmını kredi olarak piyasaya sürer. Yani, 200 TL’si zorunlu karşılık olarak ayrıldıktan sonra 800 TL’lik kısmı başka birine kredi olarak verilebilir. Bu 800 TL’yi kredi olarak alan kişinin, bu paranın banka hesabına yatırılmasını istediğini varsayalım. Böylece bu 800 TL’nin tekrar %20’si olan 160 TL zorunlu karşılık olarak ayrılarak kalan 640 TL tekrar başkasına kredi olarak verilebilecektir. Buna bankaların, ayni para yaratma gücü denir. Merkez Bankası, yasal karşılık oranını değiştirerek bankaların kredi hacmini etkileyebilir, dolayısıyla piyasadaki para hacmini değiştirebilir. Bunu şu şekilde açıklamak gerekirse, yasal karşılık oranı %20 ise, banka 10.000 TL’lik bir mevduattan 8.000 TL’lik bir kredi yaratabilir. Bunun bankaya her dönüşünde yeniden kredi olarak piyasaya sürülebileceğini unutmamak gerekebilir. Bu para eğer 5 kere bankaya dönerse, Banka bu 10.000 TL’lik mevduattan toplam 26,893 TL değerinde ayni para yaratabilir.


Şimdi de, yasal karşılık oranının %10 olduğu durumu ele alalım. Banka yatan 10.000 TL lik mevduattan ilk seferde 9.000 TL, beş sefer bankaya döndüğü varsayıldığında ise 36,855 TL’lik bir ayni para yaratabilecektir. Dolayısıyla gördüğünüz üzere, yasal karşılık oranı yüksek olduğunda bankanın kredi hacmi daralarak para arzı azalır, yasal karşılık oranı düşük olduğunda ise bankanın kredi hacmi artarak piyasadaki para arzı artar. Enflasyonist ortamlarda Merkez Bankasının uygulayacağı yasal karşılık oranı yüksek olacaktır. Böylece para arzı azalarak tüketim eğilimi kısılabilir. Deflasyonist ortamlarda ise bunun tam tersi uygulanarak yasal karşılık oranı düşürülür ve para arzı arttırılır.


5-DÖVİZ ALIM VE SATIMI

Ülkeler, kendi tercihleri doğrultusunda farklı kur uygulamalarına başvurabilmektedir. Örneğin Türkiye’de belirli bir süre sabit kur politikası uygulanmış, sonrasında ise esnek kur rejimi belirlenmiştir. Sabit kur politikasında, döviz kuru merkez bankası tarafından belirlenir. Merkez bankası belirlediği kuru tutturabilmek için döviz alım satımı yaparak, yerli paranın da arzını etkiler. Esnek kurda ise döviz kuru piyasa içerisinde döviz arz ve talebine göre kendisi oluşmaktadır.


Döviz alım satımı yaparak para arzını etkilemek, ancak sabit kur rejiminde mümkündür. Örneğin TL’nin piyasada bollaşması ve değerinin düşmesi söz konusu olduğunda, merkez bankası elindeki dövizleri piyasaya vererek TL’nin arzını azaltacaktır. Böylece TL’nin değeri dengelenir. Bu yolla izlenen para politikası sonucunda, para ve döviz arz ve talebi etkilenebilmektedir. Ancak Türkiye’de esnek kur rejimi uygulanmaktadır. Dolayısıyla döviz alım satımı yaparak para arzının etkilenmesi merkez bankasının esnek kur rejimine bir müdahalesi olur.


6-MEVDUAT FAİZ ORANI

Faiz oranları, enflasyonu ve döviz kurunu etkileyen önemli bir para politikası aracıdır. Merkez Bankasının mevduat faizini belirleme yetkisi, farklı yöntemlerle gerçekleştirilebilmektedir. Örneğin, faiz oranları enflasyona endekslenebilir. Böylece bireylerin satın alma gücü dikkate alınarak faiz oranları değiştirilebilir. Veya güdümleme yöntemi denilen bir yöntem kullanılarak, faiz oranı gene enflasyona göre belirlenir ancak pozitif faiz verecek şekilde ayarlanır. Örneğin, Enflasyonun %20 olduğu durumda belirlenecek faiz oranı %20’den yüksek olmalıdır ki, pozitif faiz vererek bireyler için cazip hale gelebilsin.


Son olarak, faiz oranları piyasadaki arz ve talebe göre kendiliğinden oluşabilir. Buna tam serbestlik denir. Türkiye’de tam serbestlik yöntemi uygulanmasına karşılık, faiz oranlarının sürekli olarak merkez bankasının etkisi altında belirlendiği görülmektedir.

Faiz oranları, en etkili para politikası araçlarından birisidir. Enflasyonist ortamda, faiz oranları arttırılarak bireylerin tüketim eğilimi azaltılabilir. Aynı şekilde faiz oranlarını arttırmak, ülkeye dış yatırımcının gelmesini sağlayacaktır. Böylece döviz miktarı artar ve döviz kuru da düşüş gösterir. Bu yüzden faiz oranlarının enflasyondan önce, ülkeye sıcak para akışı sağlama özelliğinin olduğunu hatırlatmak gerekir.


SONUÇ


Merkez bankasının genel anlamda kullandığı para politikası araçlarını hep beraber inceledik. Bunların yanında daha özel olan araçlarda vardır, ancak onlara bu yazıda değinmeyeceğim. Dikkat ettiyseniz, bütün para politikalarının temelinde enflasyonun kontrol altına alınma hedefi yatmaktadır. Bu yüzden bir önceki yazımızda altını çizdiğimiz özelliği tekrar hatırlatmakta fayda var: Merkez Bankasının en temel amacı enflasyonu kontrol altında tutmaktır! Bu amaç doğrultusunda hedefler belirlenerek, para politikaları ihtiyaç dahilinde kullanılabilir. Merkez Bankasının istediği politika aracını veya araçlarını istediği şekilde kullanabilme özgürlüğü vardır. Burada dikkate alınacak en önemli husus, piyasanın dengesi ve ihtiyaçları olacaktır.


ALPER AKPINAR

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page