top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAlper Akpınar

İlk Çağda Batı Toplumlarında İktisadi Düşünce: Eflatun

Eflatun, M.Ö. 427-348 yılları arasında yaşamış önemli bir düşünürdür. Felsefe ile ilgilenmeye yirmi yaşında başlamış, hocası Sokrates’in haksız bir şekilde idam edilmesinin ardından bir süre Atina’dan ayrılmıştır. Bu süre zarfından farklı coğrafyalarda, farklı medeniyetler tanıma fırsatı bulmuştur. Düşünür Atina’ya tekrar 387 yılında dönmüştür. Döndüğü dönemde Atina sitesinde sosyal ve siyasi istikrarsızlıklar hakimdi. Bunun çözümünün devlet yöneticilerin bilgili ve erdemli insanlardan seçilmesi olduğuna inanan Eflatun, yönetici sınıfı yetiştirebilmek adına bir üniversite kurmuştur. Bu üniversitede, Aristo dahil birçok düşünür ve devlet adamı yetişmiştir. Ölene kadar yaklaşık kırk eser veren eflatunun eserleri genellikle öğrencileriyle diyalog şeklindedir ve soru cevaplarla sonuca ulaşmaya çalışmaktadır.


Eflatun’un devlet adlı eseri felsefe tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hem batılı, hem de islam dünyasından düşünürler bu eserden önemli ölçüde yararlanmışlardır. Batıya aktarılan eserleri başta devlet olmak üzere, J.J. Rousseau’nun felsefi düşüncesinin temelini oluşturdu. (Eflatun, 1980, Önsöz)


Eski Yunan Devleti siteler halinde yönetilmekteydi. Bu siteleri size şöyle anlatacağım: Her bölgedeki şehir kendi güvenliğini sağlar ve kendi iç meselelerini kendisi yönetirdi. Bu şekilde birbirinden bağımsız onlarca site vardı ve hepsi Yunan uygarlığını meydana getiriyordu. Bu şehirlerde çok kısmi bir demokrasi söz konusuydu. Toplumun en üst sınıfı olan aristokratların seçme ve seçilme hakkı olurdu, ve yönetime aktif bir şekilde katılma hakkı vardı. Ancak toplumun diğer iki sınıfı metekler ve kölelerin yönetime katılma hakkı yoktu. Dolayısıyla çoğulcu olmayan, belli bir zümrenin yönetimi altında kısmi bir demokrasiye sahip olduklarını söyleyebiliriz. Ancak Yunan siyasal yapısının aksine, Eflatun’un fikirlerinin daha eşitlikçi olduğu görülür. O köleler de dahil olmak üzere, herkesin kendi hayatı hakkında karar verebilme özgürlüğü olması gerektiğine inanıyordu.


Düşünür, bilginin insanı erdeme ulaştırdığını düşünmektedir. Doğru bilgi insana iyilik ve iyi iş yapma imkanı sağlarken; cahilliğin kötülük doğurduğuna inanmaktadır. Mesleğini iyi bilmeyen bir kişi işini nasıl iyi yapabilir? Tıbbı iyi bilmeyen bir doktor iyi bir doktor olamaz. Düşünürün iddiasına göre, bilgi iyiliktir, cehalet ise kötülüktür. (A. M. Adam , 1913)


Eflatun’un bir diğer önemli eseri “kanunlar” ı incelediğimizde, daha tutarlı, daha oturmuş bir düşünce yapısıyla karşılaşırız. Çünkü bunu ömrünün son dönemlerinde yazmış ve ideal devlette olması gereken kanunları tanımlamıştır. Devlet yönetimindeki israf ve lüksün yol açtığı sıkıntıları da dile getirmektedir. (L. Baeck, 1997)


Şimdi Eflatun’un iktisadi görüşlerini alt başlıklar halinde sırasıyla özetleyeceğim.


1-DOĞAL YASA ANLAYIŞI

Eflatun’a göre doğal kanunlar Allah tarafından “Hayatımızın bütün yönlerini düzenlemek için yaratılmış en iyi anayasa ve bu kanunlar bütün insanlar ve kanunlar için aynıdır. Allah, hayatımızın bütün yönlerini en iyi şekilde düzenlemiş… İnsan toplumlarını bütün iyiliklerle donatmak için herşeyi hazırlamıştır. Allah insanların mutluluğunu ve adaletini sağlamak için gerekli kanun ve ilkeleri zaman zaman beliren akıllı ve irfan sahibi, haksever, gerçek bilgiler aracılığı ile toplumlara iletir. İnsanlarda kendi ruhlarında, kendi vicdanlarının sesini, görünmez Allah’ın elçisi olarak duyarlar… Doğru ve iyi ile kötünün ölçülerini bulurlar. (B. Ulutan, 1978)


2-DEVLET ANLAYIŞI

Eflatun, bireyci değil toplumcu bir düşünce yapısına sahiptir. Devlet toplumun tüm kesimini kapsamalıdır. Toplum mutlu olduğu zaman zaten bireylerde mutlu olacaktır. Yani ideal mutluluğa, ideal devlet ile ulaşılabilir.


Düşünür, Toplumcu yaklaşımını şu sözleriyle özetler “Biz bütün yurttaşlara mutluluk sağlayacak bir devlet düşünüyoruz. Yoksa yurttan bazı kişileri seçip onları mutlu kılacak değiliz. Yurt baştan başa mutlu olacaktır.” (J. F. Bell, 1967)


Düşünüre göre “Devletin varlığı bireyin haklarını korumak ve toplumu oluşturan bireyler arasında adaleti sağlama amacına yöneliktir.” Aristokratik bir devleti öngören Eflatun, yöneticilerin de bilgili ve erdemli olması gerektiğini savunur. (A. Özgüven, 1984) Ahlaki kurallara göre yönetilmeyen devlet, düşünüre göre adalet ve barışı hakim kılamayacağından sosyal dengeyi de sağlayamaz. (Neumark, 1943)


Eflatun’un devleti insan vücuduna benzettiği sözleri şu şekildedir:

“Hele devlet bir tek insan gibi olursa; örneğin bir insan parmağından yaralansa, canı ve bedeni onu yöneten baş ile birlikte bu yaranın acısını duymaz ve parçanın derdi bütünün derdi olmaz mı? İnsanın parmağının ağrıması bu demek değil midir? Ne kadar küçük bir parçamız olsa da, onun derdiyle dertlenip keyfiyle keyiflenmiyor muyuz? O iyi olunca, iyileştik demiyor muyuz?

Böyle söylüyoruz gerçekten… Bunun için de tek bir insana benzeyen devlete en iyi yönetilen devlet diyebiliriz.

Böyle bir devlette de yurttaşların başına ne gelirse devlet kendi başına gelmiş sayacak, onlarla dertlenip onlarla sevinecektir.” (Eflatun, 1980)


Eflatun’un devlete yüklediği iktisadi görevler üretim, mübadele ve bölüşüm faaliyetlerini yönetmek ve yönlendirmektir.


3-İŞ BÖLÜMÜ

Eflatun’un devlet adlı eserini okuduğunuzda sizde benim gibi iş bölümüne ne denli önem verdiğini anlayabilirsiniz. Düşünür, iş bölümünün öneminden bahsederken özellikle herkesin uzmanı olduğu konularda çalışmasını, diğer konulara ise karışmaması gerektiğini ileri sürer. Mesela bir çiftçi toprak ekip biçmeli, ayakkabı ustası ayakkabı yapmalı, ancak birbirlerinin işlerine karışmamalıdırlar. Bir çiftçi ayakkabı yapmayı denememeli, ayakkabı ustası da toprağı ekip biçmeye çalışmamalıdır. Böylelikle herkes bildiği işi yapacak, böylece yapılan işlerde verim sağlanmış olacaktır.


Düşünür iş bölümünü üç ana grupta ele alır: Yöneticiler, Askerler ve üreticiler. Şimdi bunları kısaca açıklayacağım. Yöneticiler üst tabakayı oluşturan ülkeyi yönetenler, asiller ve adaleti sağlayan hakimlerdir. Yönetici ve asker grupları, üretici grupların işlerini yapmamalıdır. Çünkü bir asker eğer askerliğin yanında ayakkabı ustası olarak da çalışırsa, bu asker kendi işinde yeterince verimli olamaz, böylece savaşlar kaybedilir. Aynı şekilde yöneticiler ticaret ile uğraşmamalıdır, çünkü devletin sorunlarıyla ilgilenmek yerine para peşinde koştuklarında yönetim bozulacaktır. Bu şekilde açıklamak gerekirse Eflatun, bu üç sınıf arasında ekonomik geçişleri doğru bulmamaktadır. İş bölümü konusunun başında da dediğim gibi, herkes kendi işine bakmalı ve en iyi yaptığı şeyi yapmalıdır.


4-TİCARET

Eflatun gene devlet kitabında ticarete de değinmiştir. Şöyle ki, az önce iş bölümü konusunu konuştuğumuzda herkesin kendi işini yapması gerektiğinden bahsetmiştik. Dolayısıyla bireyler yalnızca kendi işlerini yaptığında, örneğin çiftçi, ayakkabıya ihtiyacı olduğunda bir ayakkabı ustasından ayakkabı alır, karşılığında ona ürettiklerinden verir. En temel de mikro bir şekilde karşılıklı olarak ihtiyaçların karşılanmasıyla ticaret başlamış olur. Bunu daha makro bir çerçeveye aldığımızda da, aynı şeyi devletlerde de görürüz. Bir devlet her şeyi üretemez, ürettiklerini de tamamen tüketemeyebilir. Dolayısıyla devletlerin de bireyler gibi yaşamlarını sürdürebilmek için bir ilişki içerisinde olması kaçınılmazdır. Kısacası düşünüre göre, insanları bir toplum halinde yaşamaya zorlayan şey, insanların kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamamasıdır. Böylece farklı meslekler yapan farklı insanlar bir araya gelirler ve toplumu oluştururlar.


Düşünür, tüccarların ahlaklı, erdemli ve zayıf kişilerden seçilmesi gerektiğini düşünür. Çünkü işi üretici ve alıcı arasında aracılık olduğundan, hile yapmaya fazlasıyla müsaittir. Ayrıca aşırı servetin insanı erdemli olmaktan uzaklaştırdığını da söyler.


5-PARA VE FAİZ

Eflatun, parayı bir değişim aracı olarak görür. Ona göre para servet değildir, yalnızca ticareti kolaylaştırır ve ürünü temsil eder. Faize karşı olan düşünür, faizin haksız kazançtır. Gelir dağılımında ki adaleti azaltır ve yoksulluğa sebep olur. Bunu şu şekilde açıklayacağım; bir çiftçinin yüksek faizle borcu olduğunu düşünelim. Bu çiftçi borçla birlikte faizi de ödemek zorunda kalır, böylece yoksullaşır. Alacaklı olan kişi daha fazla kazanç elde ederken, çiftçi daha fazla yoksullaşacaktır. Böylece gelir dağılımında ki adalet bozulur.


6-GELİR DAĞILIMI VE SOSYAL BARIŞ

Düşünürün eşitlikçi bir yaklaşıma sahip olduğunu zaten belirtmiştim. Devletin iç sorunlar yaşamadan huzurlu bir şekilde ilerleyebilmesi ancak sosyal barışın olmasıyla mümkündür. Ülke de çok yoksullar veya çok fakirler olmamalı, böylece çok yoksulluğun vereceği mutsuzluk ve çok zenginliğin vereceği tembellik sorunları yaşanmayacaktır.


Toplumun her kesiminin mutlu bir şekilde yaşayabilmesi için, gelir sınıflar arasında adaletli bir şekilde dağılmalıdır. Böylece siyasi istikrarsızlıklar meydana gelmez.


Düşünürün hayatının büyük kısmında ortak mülkiyet hakkını savunduğunu ancak son yıllarında bir miktar özel mülkiyetin faydalı olabileceğini de kabul ettiğini belirtmek istiyorum. Ancak sınırsız değil, kısmi bir özel mülkiyetten bahsetmiştir.


7-BİREYSEL GELİŞME VE EĞİTİM

Düşünür eğitime çok önem vermektedir. Sitedeki her çocuk ayrımcılığa tabi tutulmadan, eşit şartlarda ve eşit haklarla eğitilmeli, böylece cehaletten uzak, bilgili, iyi bireyler yetiştirilmelidir. Yapılacak olan değerlendirmeler de aynı şekilde adaletli olmalı, ayrımcılıktan uzak olmalıdır. Bir asilin çocuğu ile, bir çiftçinin çocuğuna farklı muamele gösterilmemeli, adalet anlayışı içerisinde iyi bireyler yetiştirilmelidir.


Sonuca gelirsek:


Eflatun’un esasen direk iktisat üzerine bir çalışması olduğunu söyleyemem. Hayatı boyunca yaptığı çalışmalar, ideal ve iyiye ulaşmak üzerinedir. Bu değindiğim tüm konular, düşünürün eserleri içerisinde iktisadı ilgilendiren konulardır. Direk iktisat alanında düşüncelerini açıkladığı bir eseri ise yoktur.


Eflatun sosyalist bir yapıda diyebileceğimiz bir düşünürdür. Bireyler arasında ekonomik ve hukuki başta olmak üzere her türlü eşitliği savunmuştur. Dolayısıyla aşırı fakirliğe, aşırı zenginliğe ve lükse karşı olmuştur. Binlerce yıl önceki düşünceleri arasında bugün bile hala geçerliliğini koruyanları mevcuttur. Değindiğimiz konuları ele alacak olursak da, eflatun için daha çok toplumcu, bütüncül, ideali arayan, adaleti ve eşitliği savunan bir düşünür diyebiliriz.


İktisadi düşünce tarihinin ikinci yazısı olan İlk Çağda Batı Toplumlarında İktisadi Düşünce’de bugün Eflatun’u inceledik. Serinin bir sonraki yazısında, Gene Batı toplumlarını düşünceleriyle etkileyen, Eflatun’un öğrencisi Aristo’yu ele alacağım. Bir sonraki yazıma kadar, esen kalın!



Kaynak: Platon - Devlet, İktisadi Düşünceler Tarihi - Arif ERSOY

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page