top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAlper Akpınar

Evrenin Sonu Hakkında Teoriler

Bir önceki yazımda, evrenin oluşumu hakkında genel kabul gören büyük patlama teorisini kanıtlarıyla anlatmaya çalıştım. Şimdi ise, evrenin sonunun nasıl olacağı konusunda bilim adamlarının yaptıkları çalışmaların neticesinde ulaştıkları sonuçları inceleyeceğiz. Bildiğiniz üzere, evrenin bir başlangıcı olduğu big bang teorisiyle ortaya konulmuş, ve sonunun da olacağı bu teori ile ortaya çıkmıştı. Big Bang öncesi görüşlerde, evrenin durağan olduğu kabul edildiğini ve sonsuzdan beri var olup sonsuza dek gideceği düşünüldüğünden bahsetmiştim. Bu düşüncenin çürütülmesiyle birlikte, bilim adamları evrenin sonunun nasıl geleceği konusunu düşünmeye koyuldular. Yapılan gözlemler, bilimsel kanıtlar ve büyük patlama teorisinin gösterdiği senaryoları sizlerle paylaşacağım.


Öncelikle, evrenin %95’inin karanlık enerji ve karanlık maddeden oluştuğunu hatırlayalım. Karanlık enerji, bilim adamlarının hakkında çok az şey bildiği bir konu. Karanlık enerji ve karanlık madde incelenemediği için, henüz evrende ne gibi bir misyonu olduğu hakkında bir bilgi söz konusu değil. Ancak bilim adamlarının üzerinde ortak görüşe sahip oldukları bir konu şudur ki, karanlık enerji evrenin genişlemesine ivme kazandırıyor. Peki bu ne demek? Büyük patlamanın ardından evren hızla genişlemeye başladı. Ancak bu genişleme, ilk zamanlardaki gibi hızlı olmayacak, giderek ve yavaşlayacak ve netice de duracaktı. Genişlemenin durmasının ardından, kütle çekim kanunu devreye girecek, cisimler birbirlerini çekmeye başlayacak ve evren bir zamanlar hızla genişlediği gibi, içine doğru çökmeye başlayacaktı. Ancak yapılan yeni gözlemlerde şu fark edildi ki evrenin genişlemesi git gide hızlanıyordu. Buda bilim adamlarına karanlık enerjiyi işaret etti.


Bilim adamlarının evrenin sonu hakkındaki teorilerinin temelinde, evrenin şekli ve içeriğindeki karanlık enerji yatmaktadır. Bunun hakkında üç çeşit durum mevcuttur. Kapalı evren, açık evren ve yassı evren. Bunları tek tek ele alırsak, kapalı evren görüşünde evrenin şekli eliptiktir. Evrende karanlık enerji azdır ve bu sebepten dolayı yer çekimi nedeniyle evrenin genişlemesi duracak, ardından içine çökecektir. Buna Büyük Çöküş Teorisi denir. Ancak eğer karanlık enerji fazla ise, evren sonsuza dek genişlemesini sürdürebilir.


Açık evren durumu geçerliyse, evrenin şekli hiperbolik olacaktır. Eğer karanlık enerji olmasa bile bu şekildeki bir evren sonsuz genişlemesini sürdürebilir. Karanlık enerji olduğunda ise bu genişleme ivmelenecektir. Bu da evrenin sonunun büyük donma veya büyük çözülme adı verilen iki olaydan biri olmasına sebep olur. Ancak açık evren görüşü yapılan gözlemler sonucunda karanlık enerjiyi karşılayacak kozmolojik bir sabit olması durumda açık evrenin dahi çökmesine sebep olacağı için çürütülmüştür.


Son olarak, yassı evreni inceleyeceğiz. Bilim adamlarının yaptığı ölçümler sonucunda evrenin yassı olduğu çok düşük yanılma payları ile ölçülmüştür. Evren yassı olduğu için, olay şu şekilde gelişecektir: Karanlık enerjinin yokluğunda evren sonsuza denk büyüyecektir. Varlığı durumunda ise, evrenin genişlemesi yavaşlayacak, ancak sonrasında karanlık enerji ile yeniden ivme kazanacaktır. Yassı Evren Modelinde, evrenin sonu açık evren de olduğu gibi büyük donma veya büyük çözülme ile meydana gelecektir.


Evrenin şekillerinin sonuna olan etkisini incelediğimize göre, şimdi bu sonları tek tek ele alabiliriz.


1-BÜYÜK DONMA

Büyük donma teorisi, ısının ölümünü ifade etmektedir. Bildiğiniz gibi evren büyük patlama ile var olduğu sıralarda çok yoğundu ve ısısı 10 milyar dereceydi. Bugün ise evren genişledikçe yoğunluğu azalmakta ve ısısı azalmaktadır. Bilinen en güncel ölçümlere göre şuan evrenin sıcaklığı -270 derecedir ve giderek soğumaya devam edecektir. Evren genişleyip soğudukça, yıldızlar tükenmeye başlayacak ve evrende yeni yıldızlar meydana getirmeye yetecek kadar enerji bulunmayacaktır. Dolayısıyla var olan yıldızlarda enerjilerini yitirdiğinde, evren tamamen donarak karanlığa gömülecektir. Buda evrenin ölümü demektir. Zaman içerisinde de evrenden arta kalan her şey parçalanıp yok olacak, evren bir karmaşa haline bürünecektir. Büyük donma, ardından milyarlarca yıl sonra yeni bir büyük patlama meydana gelmesine olanak sağlayabilir. Ayrıca evrende karanlık enerjinin varlığından dolayı, yaşanabilecek olası senaryolardan birisidir.


2-BÜYÜK ÇÖKÜŞ

Büyük çöküş teorisi, büyük patlama teorisine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Büyük patlama teorisine göre evren tek bir noktadan genişlemeye başladı ve genişlemeye devam ediyor. Einstein’ın ortaya attığı düşünceye göre, evrendeki çekim gücüne sahip olan maddeler evrenin sonunun ne zaman geleceğine karar verecektir. Bunu şu şekilde açıklayalım: Evren genişledi ve genişlemesi yavaşladı. Bu yavaşlamanın hızı, evrende ne kadar çok kütle çekimine sahip cisim olduğuna bağlıdır. Eğer çok fazla var ise, evrenin genişlemesi daha hızlı yavaşlayacak ve çekim kuvveti devreye girerek büyük patlamanın tersi şeklinde evren kendi içinde çökecektir. Böylece evren daralacak ve tekil bir halden yayılarak genişleyen evren yeniden başlangıçtaki tekilliğine geri dönecek. Burada semavi dinler inancındaki tekilliği hatırlatmak istiyorum. Bilmeyenleriniz için söyleyeyim, semavi dinlerdeki öğreti de tüm kahinat bir tekillikten varolmuştur ve sonucunda yeniden o tekilliğe geri dönecektir. Büyük çöküş teorisi de bu bağlam da bu öğretilere paralellik göstermektedir. Ancak yapılan yeni gözlemlerde daha önce de bahsettiğimiz gibi evrenin genişlemesinin hızlandığı ortaya konmuş, evrenin kaderini evrendeki cisimlerin sayısının değil karanlık enerjinin belirleyeceği ortaya çıkmıştır. Karanlık enerjinin olmadığı durumda büyük çöküş teorisi geçerli olmakla birlikte varlığı geçerli olduğundan şu an için çürütülmüştür.


3-BÜYÜK ÇÖZÜLME

Büyük çözülme teorisi, karanlık enerji ile ilgili öne sürülen özel bir durumdur ve karanlık enerji hakkında kesin bilgiler elde edilemediğinden doğrulanması şu an için zor olan bir teoridir. Karanlık enerjiyle ilgili bilinen az şeyden birisi, bu enerjinin yoğunluğunun sürekli olarak sabit kalmasıdır. Yani evrenin genişlemesine rağmen, karanlık enerjide evrenin genişlediği oranda artarak yoğunluğunu korumaktadır. Bu teoriye göre, karanlık enerjinin yoğunluğu eğer sabit kalmaz ise, yani evrenin genişlemesinden daha büyük bir hızla artarsa, bunun neticesinde evrendeki tüm maddesel formlar boyutları önemsiz bir şekilde parçalanmaya başlayacak, nihayetinde evren bir çözülme sürecine girecektir. Bunun sonucunda evren başladığı gibi tekil bir hal alır. Büyük çözülme teorisi doğrulanmadığı gibi yanlışlanmamıştır da. Karanlık enerji hakkında ileride yeni bulgular elde edildiğinde, bu teoride zaman içerisinde değer kazanabilir veya çökebilir.


Evrenin sonunun nasıl geleceği hakkında farklı farklı teoriler mevcut. Bunlardan bazıları çoklu evren, büyük sıçrama, hayali çekim, büyük değişim ve kozmik belirsizlik gibi durumlar. Her birinin ortaya atılması evrende işleyen belli kanunlara bağlı, dolayısıyla her biri olası olduğu gibi kanıtlanmaya da mahkumdur. Örneğin Büyük değişim teorisini ele aldığımızda, atom altı dünyaya dayanan bir teoridir ve atom altı dünyanın kanunları bildiğimiz fizik kanunlarından çok farklıdır. Veya Kozmik belirsizlikte büyük çözülme gibi karanlık maddeye dayanan bir teoridir ve karanlık madde hakkında daha fazla bilgi edinilmediği takdirde yalnızca bir soru işareti olarak kalacaktır.


SONUÇ


Sona geldiğimizde, incelediğimiz teorilerin tamamının Büyük Patlama ile bağlantılı olduğunu görüyoruz. Hepsi büyük patlama sonucunda evrenin genişlediğini ve buna bağlı olarak meydana gelebilecek senaryoları bizlere sunuyor. Aklınızdan geçen, onlarca soru olabilir. Mesela evrenin dışında ne var? Büyük patlamadan önce ne vardı? Büyük patlama doğal bir süreç mi yoksa tanrının işi mi? Gibi sorular. Aslında evrenin dışında ne var sorusu da büyük patlama öncesi sorusu da oldukça anlamsızdır. En azından Einstein’a göre. Çünkü ona göre uzay-zaman büyük patlama ile meydana geldi. Dolayısıyla Büyük patlama öncesinde her ikisi de yoktu. Evrenin genişlemesiyle var oluyorlar ve büyük çöküş teorisi yaşanırsa evrenin daralmasıyla yeniden bir teklik olacak, uzay ve zaman yok olacaktır. Bunun tanrının işi mi olduğu sorusuna gelirsek; evet, ve hayır. Çeşitli dinlere inanan insanlar bu soruya kesinlikle evet cevabını verecektir, dini inancı olmayan kesimler ise bunu reddedecektir. Gerçekte ise şuan için bunun bir cevabı yok. Ancak olmayacağını da söyleyemem. Çünkü bundan yüz yıl öncesinde samanyolu galaksimizin dışında bir evren olduğu dahil bilinmiyordu, bundan bin yıl öncesinde ise yalnızca güneş sistemimiz gözlemlenebiliyor, tüm kahinat buradan ibaret zannediliyordu. Daha da eskilerde ise, dünya evrenin merkeziydi ve güneşin ve ayın dünyanın etrafında döndüğü sanılıyordu. Şimdi biliyoruz ki evrenin hiç de merkezinde olmayan, kenar köşesinde bir galaksinin bir güneşinin etrafında dönen ufak bir gezegeniyiz sadece. Bir kumsaldaki milyarlarca kum tanesinden biri bile değil. Şuan da bizim gözlemleyebildiğimiz katrilyonlarca samanyoluna benzer galaksi var, her bir galaksinin ise samanyolunda olduğu gibi 200-400 milyar arasında güneşi var olduğunu düşünürsek; evet, matematiğimiz yetmez.


Daha fazla beyinlerimize hasar vermeden, yazının sonuna geliyorum. Bilim ve evren hakkında vakit buldukça yazı yazacağım, eğer talep ettiğiniz bir konu da olursa bana yazın. Hepinize bol araştırmalı günler dilerim…



Kaynak: www.bbc.com, en.wikipedia.org, Harrison, Edward (2003). Masks of the Universe: Changing Ideas on the Nature of the Cosmos. Cambridge University Press.

40 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page