Alper Akpınar
Dünya'yı İlk Sorgulayanlar: Doğa Filozofları
Dünya'nın M.Ö. 6. YY ve öncesine dayanan dönemlerinde insanlar yaşanan ve açıklayamadıkları olayları genellikle mitolojik bir takım tanrılara bağlardı. İlk filozoflar dediğimiz bir takım bilim insanları Dünya'nın yaratılışının peşine düşmüş ve bir anlamda bu mitolojik tanrılarıda sorgulayarak henüz anlam veremedikleri bu evrendeki gerçek yerlerini araştıran düşünce insanlarıydı. Bu yazımda, bazı önemli doğa filozoflarına değinerek bilimin ve düşünce tarihinin ilk adımlarını atan bu önemli şahsiyetleri sizlere tanıtmak istiyorum.
THALES (M.Ö. 624-546)
Thales; küçük ayı takım yıldınızı keşfetmiş, gemilerin kıyıdan uzaklığını ve piramitlerin yüksekliğini gölgelerini dikkate alarak ölçebilmek için geometrik yöntemler ortaya koyan bir mühendis, geometrici ve şehir planlamacısıdır. Mıknatısın ve amberin çekici gücünü açıklamaya çalışmıştır. (Önder Limoncuoğlu, Felsefe Bahçesinde Gezintiler)
Thales'e göre dünyanın kaynağı sudur. Bu çıkarımı şu şekilde yapmıştır: "İnsan vücudu büyük oranda sudan oluşuyor, dünyanında büyük kısmı sulardan meydana geliyor. Öyleyse dünyada sudan meydana gelmiş olmalı" der. Herşeyin kaynağının su olduğunu öne sürer ve karalarında suyun üzerinde yüzdüğünü ve depremlerinde dalgalanmalar nedeniyle oluştuğunu öne sürer.
Aristotales'in Thales için sözleri şu şekildedir: "Onu yoksul biri olduğu için küçümsemişlerdi. Bu da, felsefenin, ilmin hiçbir yararı olmadığını gösteren bir özellikti. Oysa o, gökcisimlerinin hareketlerini inceleyip, onları önceden tahmin edebildiği için, ne zaman büyük bir zeytin hasadı elde edebileceğini bilebilirdi. Bundan dolayıda; epeyce para kazanabilir, kışın parasını Milet ve Khios'taki bütün zenytinyağı elde etmeye yarayan mengenelere yatırıp, tümünü ucuza kiralayabilirdi. Zamanı gelipte bu zeytinyağı mengenelerine ihtiyaç duyulunca, dilediği fiyata onları kiraya vererek çok büyük kazançlar sağlayabilirdi. Böylece bir filozofun, bir bilginin nasıl zengin olabileceğini herkese göstermiş olurdu. Oysa felsefecinin işi bu değildi. O bilgiyi bir çıkar amacıyla değil, yalnızca bilmek için istiyordu." (Aristoteles, Politikon, A 11 1259a 9)
KSENOFANES (M.Ö. 570-475)
Çok tanrıcılığı ve ruh göçünü reddetmiş, tanrıların insan gibi düşünülmesine karşı çıkmıştır. Elea okulunun kurucusu olan Parmenides'in hocalığını yapmıştır.
Ksenofanes, yunanlıların mitolojik tanrı düşüncesiyle alay eder ve bunu şu sözleriyle eleştirirdi: "Öküzlerde insan yeteneği ve insan eli olsaydı, onlarda öküz şeklinde tanrılar yapardı." O, açıklanamayan şeylerin tanrıya bağlanmasına karşı çıkar ve derinlerinde başka anlamların yattığını düşünürdü.
HERAKLİTOS (M.Ö. 535-475)
Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan heraklitos,batı felsefe tarihinde dinamik bir felsefi sistem ortaya koyan ilk kişidir. "Dış dünyada duyularımızla algıladıklarımız asılsız bir görünüş olup, evrende her şey her an değişmektedir, varlık diye bir oluşum yoktur, hareket vardır. İşte varlık dediğimiz bir hareketten ibarettir." ve "Aynı nehirde 2 kere yıkanamazsınız." sözleriyle aslında varlığın olmadığını, hareketin olduğunu ve tüm evrenin sürekli bir hareket halinde olduğu düşüncesini ortaya koymuştur.
Heraklitos'a göre ana madde ateştir; herşey ateşten geldi ve yok olup ateşe dönecektir. "Bütünün kendisi olan bu kozmosu ne bir tanrı, ne de bir insan meydana getirmiştir. O, daima belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir." (Herakleitos-Frag.30 çev= Cengiz Çakmak)
Bunlar dışında Heraklitos'un Görelilik, İnsan, Bilgi, Ahlak ve Evren üzerine kuramları bulunmaktadır. Her şeyin aktığı öğretisi ve göreceliği sofistlerin şüpheciliğinin en büyük dayanaklarından olmuştur. Kendinden sonra gelen birçok filozofu etkilemiştir.
EMPEDOKLES (M.Ö. 494-434)
Ateş, su ve havaya, toprağıda ekleyerek dördünü bir arada kullanan ilk filozoftur. Empedokles'e göre bu dört temel eleman, sevgi ve uyuşmazlık gücü ile birleşip ayrılırlar. Yani sevgi ve uyuşmazlık da maddeyi meydana getiren asal tözlerdendir.
Bir bilim adamı olarak birçok alana ışık tutmaya çalışmıştır. Bunlardan bazılarından bahsetmek gerekirse: Havanın diğerlerinden ayrı bir töz olduğunu deneysel olarak kanıtlamış, merkez kaç kuvvetini kısmi olarak izah etmiştir. Nefes almanın mekaniği ile güneş tutulmasının mekaniği hakkındaki savları, ayın yansıyan ışıkla parladığı, bitkilerde cinsiyetin olduğu ve Dünya'nın küre biçiminde olduğunu ileri sürmüş, ışığın bir yerden bir yere gitmesi için zaman geçmesi gerektiğini belirtmiştir. (Önder Limoncuoğlu, Felsefe Bahçesinde Gezintiler)
Kanın insan hayatının ana taşıyıcısı ve düşünmenin merkezi olduğunu ileri sürer. İnsanın tüm yetenekleri kanındaki karışımın olgunluğuna bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında Empodokles bir anlamda kanın insan vücudu için öneminin ve olmazsa yaşamın da olmayacağının farkındadır.
Empedokles, dini açıdan pisagorcu olup Orpheic öğretidende etkilenmiştir. Bunun sonucunda ise Tanrı olduğunu iddia ederek bunu kanıtlamak amacıyla etna yanardağına atlayarak ölmüştür.
DEMOKRİTOS (M.Ö. 460-370)
Sokrates öncesi doğa filozoflarından sayılan demokritos'da "Dünya neden yaratılmıştır?" sorusuna yanıt aramıştır. Varoluş ile ilgili çok kesin ve döneminin çok ilerisinde bir görüş ileri atarak dünyanın atom denilen küçük zerreciklerden meydana geldiğini belirtmiştir. Bu açıdan materyalist bilimin ilk temellerini atmış ve bu atom prensibini açıklamaya çalıştığı her konuda temel edinerek tutarlı bir duruş sergilemiştir.
ZENON (M.Ö. 335-263)
Stoa okulunun kurucusu olan Zenon, evrende hareketin olmadığını maddenin pasif olduğu görüşünü savunuyordu. Gerçek olan herşeyin madde olduğunu, ancak pasif maddeden başka birde aktif madde olan; tanrısal olan ve enrendeki en yüksek madde olan ateş vardır. Zenon, insanın doğal düzene boyun eğmesi gerektiğini dile getirirken başlangıçta Kinik felsefesinin etkisinde kaldığı görülür. Ancak daha sonraları bu görüşlerinde değişme olmuş olmalı ki öğretilerinde kiniklerin ahlak öğretilerinden farklı olarak "Gerçek ahlak her tür uygarlık değerinin reddedilmesiyle değil de, yüksek ve tam bir doğallığa ulaşarak gerçekleştirilebilir." görüşünü savunmuştur.
Stoacılık insanın bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunurken aynı zamanda her insanın doğuştan bir takım haklarının olduğunu ilk dile getiren görüştür. Stoacılığa göre insanın amacı doğaya uygun ama özgür ve bağımsız insan olarak yaşamaktır. Ayrıca bu felsefe akımı tümtanrıcılığın (Evrenin bütününü tanrı, herşeyi tanrının bir parçası olarak kabul eden görüş) temeli olmuştur.
Sonuca gelirsek,
Birçok filozof evrenin, dünyanın ve insanın temelini sorgulamış, "Neden, nasıl, niçin" gibi soruların cevaplarını bulmaya hayatlarını adamıştır. Yaşamları boyunca birçok alanda ortaya attıkları kuramlar dünya düşünce tarihi açısından çok ciddi kazanımlardır. Peki sizce bu filozoflardan hangisi haklıydı? Sorunun cevabını kaynak aldığım kitaplardan birinin yazarı olan Önder Limoncuoğlu'da tam olarak düşündüğüm şekilde vermiş.
"Bunun hiç bir önemi yok."
Kesinlikle bunun hiç bir önemi yoktur. Önemli olan bu insanların kolaya kaçıp kendilerine öğretilmiş şeyleri kabul ederek kafaları rahat bir şekilde hayatlarını geçirmek yerine toplumlarının geleneklerini, insanlarını ve hatta korkusuzca inançlarını dahi eleştirerek dünya tarihinde ciddi bir ilerlemeye yol açarak bugünkü bilimin temellerini atmalarıdır. Bugün hangi bilimsel teori veya kuram için kesin diyebiliriz? Kesin olmaları için bunların kanıtlanması zorunluluktur. Ancak unutmamak gerekir ki kanıtlayabilmek için önce bir düşünceye, ardından onu teori haline getirerek bir kurama ihtiyaç vardır. İnsanlık, toplum ve bilim ancak temeli düşünce ve sorgulamak olan bir anlayışla gelişebilir.
Bu siteyi kurarken yola çıktığım amaç araştırma isteğini sizlere aşılamak ve sorgulayıcı düşünce yapısının kişisel ve toplumsal gelişimimiz için gerekli birşey olduğunu ortaya koymaktı. Bu yüzden de siteme koyduğum ilk yazının, Dünya tarihinde bildiğimiz ilk sorgulayan insanlar hakkında olmasını istedim. İlginizi çektiğini ümit ediyorum, sonraki yazılarda görüşmek üzere...
Kaynaklar: Felsefe Bahçesinde Gezintiler (Önder Limoncuoğlu), Wikipedia