Alper Akpınar
Dördüz Açık Hipotezi
Dünya üzerinde 20. YY sonları ve 21. YY ile birlikte ciddi bir küreselleşme hareketi başladı. Birçok ülke birbirleriyle ticari, askeri, kültürel ve hukuki ilişkiler içerisine girmiş, ekonomik ve siyasi amaçlı entegrasyonlar meydana gelmiştir. Gelişen dünya devletleri ve gelişmekte olan devletlerin bu bütünleşmeler neticesinde ekonomilerinde farklı etkiler meydana geldi. Bu çalışmada öncelikle ikiz açık ve üçüz açık kavramlarını açıklayarak, ardından dördüz açık hipotezini ortaya koyacağım.
İkiz açık dediğimizde, akla cari açık ve bütçe açığı gelmektedir. Basitçe anlatmak gerekirse cari açık ülkenin dış açığını ifade ederken, bütçe açığı ise iç açığını ifade etmektedir. Ancak bu noktada ifade etmek istediğim bir durum var: Cari açık dış ticaret açığı değildir. Dış ticaret açığı, Cari dengenin içerisindeki kalemlerden yalnızca bir tanesidir. Cari denge dediğimizde bunun içerisine bir ülke vatandaşlarının yabancı ülkelerde yaptıkları yatırım ve plasmanlar ile elde ettikleri gelirler, yurtdışında elde edilen ücret gelirlerinin ülkeye transferi ve yabancıların ülkeye getirdikleri paralarda girer. Dolayısıyla Cari açık, dış ticaret açığında az veya fazla olabilmektedir. Burada size belirtmek istediğim nokta, Dış Dengeyi asıl gösteren dış ticaret dengesi değil Cari dengedir. Bütçe dengesine gelecek olursak, devletin gelirleri ile yaptığı harcamalar arasındaki farkı ifade eder ve gelirler fazlaysa Bütçe fazlası, harcamalar fazlaysa bütçe açığı meydana gelir.
Keynesyen iktisatçıların görüşlerine göre, kamu harcamalarının arttırılması veya vergi oranlarının azaltılması ulusal tasarrufları azaltıcı bir etki yaratıp bütçe açığına sebebiyet verecek; Bütçe açığı yaşandığı zaman devletin sıcak paraya ihtiyacı faizleri yükselterek ülkeye sermaye girişlerini arttıracak ve bu döviz rezervlerinin artışıyla birlikte ulusal paranın değerinin artmasına sebep olacaktır. Bildiğiniz üzere ulusal paranın değerinin artması, ihracat mallarımızın değerini de arttıracağı için ihracatı azaltıcı bir etkisi olur. İthalatında artmasıyla birlikte bu durumda cari açıkta kaçınılmaz olacaktır. Böylece, hem bütçe açığını hem de cari açığı birlikte görürüz ve ikiz açık meydana gelir. Ancak benim tam bu nokta da bir eleştirim var. Başa döndüğümüz zaman kamu harcamalarının artması veya vergilerin azaltılması durumunda bütçe açığı oluşması normaldir. Ancak bu kesin olarak tasarruf açığına yol açmayabilir. Çünkü vergi yükü azalan bireyler, gelirlerini harcama eğilimine girmeyerek tasarruf edebilirler. Bireylerin gelirleri üzerinde ki tasarrufları konusunda çeşitli teoriler bulunmakla birlikte bu yazıda bu teorilere girmeyeceğim. İkiz açıkları bir sonuca bağlamak gerekirse, son yıllarda gelişmiş ülkeleri incelediğimizde, bütçe açıklarının azalma eğilimi içerisinde olduğu görülmektedir. Ancak buna rağmen cari açıklarının artış eğilimi sürmeye devam ederek aralarında negatif yönlü bir ilişki ortaya koyuyor. Keynesyen iktisatçıların görüşlerine zıt düşen bu durum bir bakıma ikiz açık hipotezini sorgulatıyor.
İkiz açık hipotezinin sorgulanır hale gelmesiyle birlikte üçüz açık hipotezi ortaya atılmıştır. Cari açık ve bütçe açığının asıl sebebinin yurt içi tasarruflar olduğu üzerinde durulmaya başlanarak, bu iki açığa birde tasarruf açığı eklenmiştir. Bunu basit bir şekilde açıklamak gerekirse: Bireylerin elde ettikleri kazançların düşük olması veya kazançlarını tasarruf etmek yerine harcama eğilimde olmaları, yurt içi tasarrufların azalmasına sebep olur. Yurt içi tasarruflar az olduğunda buna bağlı olarak yatırımlarda azalacaktır. Çünkü yatırımların kaynağı eldeki tasarruflardır. Yatırımların azalmaması için devlet kamu harcamalarını arttırmak zorunda kalacak, böylece bütçe açığı meydana gelecektir. Buda ikiz açıkta olduğu gibi cari açığı tetikleyerek üçüz açık sorununu meydana getirecektir. Burada basitçe şöyle bir denklem görüyoruz:
Cari açık = Tasarruf açığı + Bütçe Açığı
Kısacası, başlangıçta keynesyen iktisatçıların ortaya koyduğu bütçe açığının cari açığı da tetikleyerek ikiz açığa sebep olma durumunun asıl sebebinin tasarruf açığı olduğu fark edilmiş, böylece ikiz açık hipotezi geliştirilerek üçüz açık hipotezi meydana getirilmiştir. Buraya kadar anlattıklarım, dördüz açık hipotezini sizlere eksiksiz ve anlaşılır bir şekilde açıklayabilmek içindi. İkiz ve üçüz açık kavramlarını kafa karıştırıcı formüller ve terimler kullanmadan en basit haliyle açıklamaya çalıştım.
Buraya kadar basit bir şekilde özetlemek gerekirse, ikiz açığı oluşturan cari ve bütçe açıklarının üçüncü bir açık tarafından tetiklendiğini ortaya koyduk. Şimdi ise, cari, bütçe ve tasarruf açıklarının dördüncü bir açıktan etkilendiğini göreceğiz. Bu yeni açık, çıktı açığıdır. Çıktı açığı dediğimiz kavram, aslında verimlilikle alakalıdır. Makro açıdan ele almak gerekirse devletin elindeki imkanlarla üretebileceği maksimum bir değer vardır. Üretim faktörlerinin en verimli şekilde kullanılmasıyla ortaya çıkan bu değere potansiyel GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) denilir. Devletin ürettiği değer olan Reel GSYH’den, Potansiyel GSYH’yi çıkardığımızda çıktı açığını elde etmiş oluruz. (Reel GSYH-Potansiyel GSYH=Çıktı Açığı) Bu açık gelişmekte olan ülkelerde fazla görülür. Çünkü gelişmekte olan ülkeler üretim faktörlerinin verimli kullanılması konusunda yeterli teknolojik ve mental imkanlara sahip olmayabilirler.
Çıktı Açığı = Tasarruf açığı + Bütçe Açığı = Cari Açık (1)
Yukarıda size (1) ile ifade ettiğim denklem, dördüz açığı göstermektedir. Şimdi size bunu açıklayacağım:
Ekonomide çıktı açığının varlığında az önce bahsetmiştim. Potansiyel GSYH’nin gerçekleşen yani Reel GSYH’den fazla olması durumunda aradaki fark çıktığı açığını veriyordu. Çıktı açığının tasarruf açığını tetiklediği, ve böylece bütçe açığı ve cari açığın meydana geldiği durum dördüz açık durumudur. Peki “çıktı açığı, tasarruf açığını nasıl etkiler?” diye bir soru da sorabilirsiniz. Bunu size şu şekilde anlatmak istiyorum:
Örneğin devletin 100 TL’lik bir değer yaratma gücü var. (Tabii ki bu sembolik bir değer😊) Ancak bu devlet elindeki üretim faktörlerini tam verimli kullanabilecek kapasiteye sahip değil. Dolayısıyla 50 TL’lik bir değer yarattığını varsayalım. Bu durumda çıktı açığımız 50 TL olacaktır. Devlet, aslında yaptığı yatırımın karşılığının yarısını almıştır, elde etmesi gereken gelirin yarısını elde edebilmiştir. Tabii bu devletin yapması gereken bir takım harcamalar mevcut. 40 TL harcama yaptığını varsayarsak, devletin yeniden yatırımlara ayırabileceği tasarruf miktarı 10 TL olacaktır. Eğer bu devlet üretim faktörlerini tam verimli kullanabilseydi, yapabileceği tasarruf miktarı 60 TL olacaktı. Ciddi bir fark, değil mi?
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, üretim faktörleri tam verimli olarak kullanılamamaktadır. Buna bağlı olarak çıktığı açığı meydana gelmekte, çıktı açığı tasarruf açığını tetiklemekte ve böylece bütçe açığı ve cari açık meydana gelmektedir. Türkiye’de dördüz açığın varlığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Ancak bu konu üzerinde ne yazık ki yeteri kadar durulmamaktadır. Türkiye’nin ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek adına verimlilik konusu üzerinde yoğunlaşması, çıktı açığını azaltarak tasarruf açığını azaltması ve sermayesini kendi ürettiği değerlerle ortaya koyarak büyüme sağlaması önemli bir başlangıç olabilir. Gelişmekte olan bir ülkenin elbette ki bütçe açığı sorunuyla karşı karşıya kalması doğal bir durumdur, yatırımların artması için devletin kamu harcamalarına başvurarak yatırım teşvikleri vermesi ve altyapı harcamalarını arttırması bunu tetikler. Ancak bu gelişen ve büyüyen bir ekonomi için doğal bir süreçtir. Bu makalede de anlatmaya çalıştığım önemli nokta şudur ki: Doğru ekonomik büyümenin en önemli aşamalarından birisi verimli üretim anlayışı olmalıdır.
Bu yazımın da sonuna gelirken, merak edenler ve görmek isteyenler için sizlerle Türkiye’de dördüz açık hipotezini ekonometrik yöntemler kullanarak 1980-2013 dönemindeki verileri ele alarak kanıtlayan çalışmayı paylaşacağım. Şunu da belirtmek istiyorum ki dördüz açık hipoteziyle ilgili internet üzerinde herhangi bir bilgi bulunmamakta. Bulabildiğim tek çalışma bu oldu. Bu yüzden tanımlamaları yapabilmek ve size anlaşılır bir şekilde aktarabilmek adına teferruatlı bir çalışma yaptım. Umarım sizi sıkmadan basit bir şekilde açıklayabilmişimdir. Bir sonraki yazıma kadar, esen kalın efendim…
Kaynak Çalışma:
Dördüz Açıklar: Ütopya mı Yoksa Gerçek mi? (Yrd. Doç. Dr. Merter AKINCI, Yrd. Doç. Dr. Gönül YÜCE AKINCI, Prof. Dr. Ömer YILMAZ)
https://dergipark.org.tr/download/article-file/259961